Ne sebep Leyla aşka, anladım ne de Aslı

Sende ki güzelliğin esrarını aradım,
Bütün ihtişamıyla yüzünden bir tül düştü.
Ne bilinmez hallere düştüm attıkça adım,
Anladım ki gönlüme cemalinden gül düştü.

Hangi hüküm sahibi sana köle olduran,
Aşkın çıkmazlarında hangi yol sana varsın?
Neden dünyada sensin zamanımı dolduran,
Neden yandığım ateş, çektiğim dertte varsın?

Yalnızlık yolcusuyum, sürgünüm bu şehirde,
Aşkın bilinmezinde ben bunca isyan ettim.
Nice üryan hallerim var düştüğüm nehirde,
Ben hep senin yüzünden ömrümü ziyan ettim.

Bir manası yok zaten aşkını inkârımın,
Sevdanın hasretinden yaralanan kimdir sor.
Ben derdinde değilim hiç olmayan kârımın,
Biliyorum ki sevmek sana ermekten de zor.

Aşkın maverasına aç kapı, bekliyorum,
Şu hüzün ülkesinde var ile yokta adım.
Bir yüzyıl ötesinden hâlâ emekliyorum,
Tükenmek noktasında varmaya kaldı adım.

Geçilmez kapılarda her şafak bir ağıtçı,
Ruhumda ayrılığın silinmez zor yarası.
Çözülmez kaderimi yazan dilsiz bağıtçı,
Bilmiyorum kim vardır bir başka yüz karası.

Gönül yangınlarımda nicedir yanan gece,
Hangi ümide koşar hâlâ sonsuz bakışlar.
Şunun şurasında aşk yalnızlıkta birk hece,
Ve hâlâ bilmiyorum sebepsiz bu bakışlar.

Gönlüm hâlâ ayrılık acısı tatmadadır,
Gün eski ihtişamın kalmadığı yüzünde.
Belki de hiç dönmemek üzere batmadadır,
Beni sorarsan eğer gönlüm hâlâ hüzünde.

Belki bir tek hakikat bunca kalan hatıra,
Beklenecek ne kaldı, ölüm zaten içimde.
Varlığımı yükledim yazdığım her satıra,
Sen de çekip gittin ya dönülmez bir biçimde.

Bir yol hikâyesince gönlümün düştüğü çöl,
Zor devler ülkesinden gelmedi bir gün selam.
Artık sunam değilsin artık gözyaşımda sel,
Sözün bittiği yerde ne sen varsın ne kelâm.

Mutluluğa saatler vurursa her kim için,
Bilmediğim bir zaman, bilmediğim bir demde.
Yaradanım topraktan diriltmişti aşk, niçin,
Benim gibi yalnızdı yeryüzünde Âdem’de.

Şimdi sen saklıyorsun biliyorum ilgini,
Kayıp zamanlardayız yorgun üzgün ve hasta.
İstersen bir yaraya merhem et aşk bilgini,
Kanayan dudağıma “Terkimdir”, mührü basta.

Hüzünlerin değdiği baharda gül açar mı,
Biliyorum dünyada olmaz ya hiç Onsuzluk;
Bu dünyada her seven benim gibi naçar mı,
Bulduğumu sanmıştım gözlerinde sonsuzluk.

Neredesin düğüme üfleyen ey büyücü,
Ve benim hâlâ seni yüreğim engin özler.
Biliyorum ki artar aşkın tükenmiş gücü,
Ağlasın yangınlardan sonra divane közler.

Bırak ta yüreğimde çöküşün izi kalsın,
Kudretin yetiyorsa ölüm benimle ağla.
Çözülmesin her nihan, isterim gizi kalsın,
Nasıl yola çıkarım yaşayan bunca sağla.

Geçti adına sevda dediğim ömür çağı,
Bir gönül taşımıştım nehirler gibi taşkın.
Yazanla yazılanın kopacak ince bağı,
Bir gün çökecek elbet yorgun düzeni aşkın.

Yollarını gözledim tutulduğum eşikte,
Duygularım tükendi, hasretini kaybettim.
Yeni sevdalar şimdi uyurken bir beşikte,
Sanma ki ne acılar tatmaya niyet ettim.

Git gidebildiğince kadar uzaklara git,
Bir sevdanın zamansız solan gülü yakmasın.
Tüken gözümde artık, hasretlerim isen bit,
İstemiyorum artık, gözyaşlarım akmasın.

Nerden bileceksin aşk yaktıkça içimi,
Bir başka âlemdesin kendince bir nedenle.
Yaratmaya çalıştım hiç olmadık biçimi,
Bense yorgun köhnemiş, tükenmiş bir bedenle,

Sevdanın ülkesinde ağır aşkın tasası,
Hep seni düşünürüm uzaklara dalınca.
Ne zaman değişecek bilmem ki aşk yasası,
Kader böyle bir şey mi aşka bağlı kalınca?

Bir ayrılık yangını ya da içlerde verem,
Benim gibi nicesi yola revan olmuştur.
Biliyorum ki hâlâ Aslı düşünde Kerem.
Gönül hicranla yanmış, nice gözler dolmuştur,

Belki her şey olacak, çıkmayacak aradan,
Aramızda hep engin kalacak yüce dağlar.
Gönlüme hüküm kılmış aşkı yüce Yaradan,
Gönlümü başka gönle verilmiş bir söz bağlar.

Bir rüyadan ibaret kalmak ise eriliş,
Var ettiğim bu sevda hülyalara kanarak;
Neden bekler baharda kızıl güller deriliş,
Kim diyorsa ayrılık tükenmektir yanarak,

Yıldızlara ulaşmak gibi düşlerim vardı,
Avuçlarımda aşkı hep tutmaya çalıştım.
Kader benim çevremde örülmüş bir duvardı,
Ne diyeyim bahtım bu, yanmaya da alıştım.

Yeni bir dilenişle aşka ettikçe iman,
Ruhum kalabilir mi seni sevmeye ölgün.
Senden bana sevdayı ilham ettikçe siman,
Bayramdır inan bana elinden tuttuğum gün.

İsterdim sen de bana aşkı ellerinle sun,
Sonra dönüp yüzüme gönlünden bir ayna tut.
Hangi sevdada vardır sırrı çözülmez efsun,
Farketmez bundan sonra anma ya da hep unut.

Kim geçecek adına zulüm denilen nehri,
Hangi canan bulacak bir tadım vefa candan,
Şimdi Bağdat virane, aşkın bu güzel şehri,
Ve ayrılmış diyorlar gül ile bülbül handan.

Bir kefenle toprağa verip çürümüş ünü,
Hangi âşık olmasın maşuk için delirmiş?
Tükenen bir heceden saymak var ise dünü,
Yıllar sonra yaşanan zaman akla gelirmiş.

İsterdim ki aşkımı aşkına hakim kılsın,
Bilmiyorum hangi el bir gün aşkı yazacak,
Bende ki bu sevdayı neden, kim akim kılsın?
Kaldıysa bende gönül yine coşkun, azacak,

Hiç mevsimler tattın mı sen yaralı hüzünde,
Giden geri döndü mü kalbinde aşk biterken?
Bir kaybetme korkusu oldu mu hiç yüzünde,
Hiç yangınlar söndü mü kalbinde aşk biterken.?

Son şiirim bu benim, okur bir gün anlar da,
Hiç gördün mü ölüme derman yazarken kader?
Seni sevmek adına düştüğüm zor anlarda,
Geç kaldın ölümüme ferman yazarken kader.

Yaradan biliyor ki sen gönlüme düşünce,
Sevda sultanlığından var mı öte taç dedim.
Ben de hasrete dair kalmadı bir düşünce,
Her seven benim gibi bir aşka muhtaç dedim.

Ne sebep Leyla aşka, anladım ne de Aslı,
Ezeli bir hükümden ebedi bul diyen O.
Dünyada tek hakikat olmayan vuslat faslı,
“Sevdikçe yanacaktır.”, İnandım “Kul” diyen O

Ah sevdiğim işte ben bu yüzden bir rüyada,
Aşkı sevmek adına görürken emin liman;
Bir tadımlık sevdaya köle olsam dünyada,
Ne sen ümit verirsin ne kalır ben de iman.

Mesafeler seninle aşılır diye bir gün,
Düştüğüm bu yollarda düşlerim yarım kaldı.
Neden hiç aramadın, sormadın niye bir gün,
Kalbimde bir hıçkırık, gülüşüm yarım kaldı.

                Hamit Hayal / Gönen / 30.04.2014

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir