Bir baharla gelmiştin, gidiyorsun bir yazla
Geçip gitti de ömür, nerede bilmiyorsun,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Yüreğimi üşüttüm, yüzüme gülmüyorsun,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Bu aşkta sana dair kuracağım tek cümle,
Ayrılık olacaksa olsun, ancak ölümle.
Ve hâlâ bekliyorum sana dönük yönümle,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Belki de yaşamaya sebebim hâlâ sensin,
İşte ben buradayım, sense çekip gidensin,
Bunca hasretim ile neden bana hiç densin;
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Mutluluğu tadalım, hayat bizden almasın,
Bu bir aşk hikâyesi, sonu yarım kalmasın.
Gözlerin gözlerimden başka şeye dalmasın,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Aşk ile aşılmaz mı gönüldeki zor dağlar,
Bir sinede inleyen kalbi bir kalbe bağlar.
Bundan sonra ayrılık dolu geçecek çağlar,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Keşke görebilseydin, içimde illetimi,
Gözlerinde neden yok sevginin iletimi?
Demek ki çoktan kestin ayrılık biletimi,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Bir günde seni bana bahtım yabancı eder,
Belki hüznüm olacak, yüreğimde bir keder;
Nicedir kabullendim, bilmiyorum el ne der,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Hiç kolay olmayacak içimize sinmesi,
Bu ayrılık gönlümde bir ışığın sönmesi;
Belki hiç geçmeyecek, bendeki baş dönmesi
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Anı diye ne varsa, zihnimden siliyorum,
Ömrüme artık hüzün dolmasın diliyorum;
Yıllar seninle yorgun geçecek biliyorum,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Ağlatacaksın beni, ya da hep ezeceksin,
Bana gölge etmekten, ne zaman bezeceksin?
Hep aklımda olacak, zihnimde gezeceksin;
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Bir vuslat kapısından geçtiğimde ilk eşik,
Sevdamızdan ilk tohum düşen gönülde beşik;
Kimin yüzünden aşkın yoları delik deşik,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Yıllar sonra anılar açar bir eski dava,
Zaten her gün bulanık, içimde sisli hava,
Hasretin avlayacak, beni çıkmış ta ava;
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Hakikat ağır zaten, ömre biraz düş katta,
Bir hicran deminde ol, sen de ayrılık tatta;
Anlarsın neymiş boşluk, beni kalbinden atta,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Yüreğimi vermeye hani ettim ya vaat,
Nazenindin, güzeldin, her şiir sana vaat;
Ta ezelden kurulmuş ayrılık vuran saat,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Arayacaksın birgün, sana güzelsin diyen,
Ey! Hâlâ bir tadımlık ömrümü içten yiyen;
Bir hasretin hükmünü ruhuna bensiz giyen,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Senin bu aşka dair zalimane bir algın,
Bu bende yarattığı perişanlık bir salgın;
Sonu gelmez yollara bakıyorum da dalgın,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Neden incitiyorsun, neden sitemin fazla,
Hangi dağları aştın, yersiz, zamansız nazla?
Bir baharla gelmiştin, gidiyorsun bir yazla,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Bir sükût arıyorum, meyin yorgun lâlinde,
Dünya dönüyor sandım, senin zat-ı âlinde;
Bir tükenmişlik mi var bu pejmürde halinde?
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Baş üstünde taşımaz, değersiz pullar seni,
Git artık incitmesin, sırtımda çullar seni;
Nasıl baş tacı etsin, kaldı mı kullar seni,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Goncasında bir gülü derdiğim hisle sevdim,
Belki kalan ömrümü verdiğim hisle sevdim;
Ben seni bir âmin de, erdiğim hisle sevdim,
Seninle konuşacak neyimiz kaldı bizim?
Hamit Hayal /Gönen / 03.07.2013